Öcal Uluç

Lâfı uzatmadan işe başlayalım!.. İşte, Faslı "El Karkouri'yi bile alamayarak", Galatasaray'i tam tabiri ile "El Karikatüri" durumuna düşüren Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın'a sorular:

Yıllardır "yere göğe konulamayan" ve hatta "dâhi ilân edilen" ve "insanlığı öve öve bitirilemeyen" Lucescu'nun "Terim ve Galatasaray düşmanlığı ile başlayan" acı serüveni, "Türkiye ve Beşiktaş düşmanlığı ile devam ediyor!.."

Faslı El Karkouri'nin peşine düşüp, onu bile alamayan Galatasaray'da "transfer ve yönetim durumunun" tam anlamı ile "El karikatüri" olduğuna dair görüşüm değişmiyor; aksine "gelişen olaylar" bu görüşümün, "kara mizah" da olsa ne kadar "doğru olduğunu" gösteriyor!

Aylardır koparılan fırtınaya bakın, bir de "bunca uğraştan sonra" çıkarılan kanuna!.. Genel Kurul üye sayısını arttırınca, Tahkim ve Merkez Hakem Kurullarını "genel kurula seçtirince" Türk futbolunun "içinde bulunduğu son derece olumsuz durumdan" kurtulacağını zannedecek kadar "saf olanlar", çıkarılan kanunu alkışlıyor!..

Her kuşun eti yenmez!..

Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetimine bir önerim var; bir kurs tertiplesinler, getirelim "yönetim ve iletişim" uzmanlarını, danışmanlarını, eğitmenlerini, bizler de katkı yapalım; "kulüp başkanlığı nasıl yapılır, kulüp yöneticisi nasıl konuşur, medya ile seviyeli ve medeni ilişkiler nasıl kurulur" konularında "gaf üstüne gaf yapanlara" çarpıcı ve çağdaş mesajlar gönderelim!..

Ergun Gürsoy, "Galatasaray'ın parası yok, transfer yapamazlar" diyenlerin "yakında yapılacak transferlerle çok şaşıracağını" ilân etti... Doğrusu şaşıracaklar varsa, onlar içinde ben de olacağım!.

Yıllardır "Olimpiyat yapacağız" nutukları atanlara kahkahalarla gülerdim; bu defa da "gülmekten kırıldım!."

İzmir iş aleminin ve İzmir sporunun "gerçek" duayeni ve babası Mazhar Zorlu geçen hafta içinde vefat etti; "adam gibi" adamdı, "büyük" insandı, "vefalı" bir dosttu, "gönlü bol" bir yardımseverdi, "örnek" bir aile babasıydı; Allah rahmet eylesin ve geride kalan ailesine, dostlarına, arkadaşlarına sabır versin!..

TSYD Genel Kurulu yapıldı ve genel başkanlığa yeniden Onur Belge, yönetimine de "onun listesi" seçildi!. Başka "başkan adayı" yoktu!.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın "Ya bana 20 milyon dolar verirsiniz, ya havuz sistemini bozarım" sözleri, Türk futbolunda "oynanmak istenen oyunu" gözler önüne serdi.

Fenerbahçe şampiyon oldu; kutlarım!. Sezonun geneline baktığımızda, yöneticisiyle, taraftarıyla, teknik adamıyla, futbolcusuyla "en çok hak eden" ligi en önde bitirdi ve "üçüncü yıldızı takan" ikinci takım oldu; darısı Beşiktaş'ın başına!

Hımmm... Bir Federasyon Başkanı, Disiplin Kurulu'nun "kendi istediği yönde bir karar vermesini isterse" ne yapar?

Müthiş... Bu oyuna, bu sonuca ancak şapka çıkarılır ve selamlanır!..

Bakıyorum, bir çok gazetenin spor sayfası, bir çok TV'nin spor ekranı "Futbolumuz şikeye, mafyaya bulaştı" yazılarından, haberlerinden, yorumlarından, oturumlarından geçilmez oldu...

Rahmetli Cemal Tural için anlatılırdı; çok komutanın da başına gelmiştir!. "Astığı astık, kestiği kestik" Genel Kurmay Başkanı olduğu dönemde, "padişah Dördüncü Murat gibi" yaptığı "ani baskınlardan birini" bir gece bir garnizona gerçekleştirir.

Sevincin adı: Basketbolde özerklik!.. Keyifin adı: Yeni Milli Takım!.. Öfkenin adı: Belçika - Türkiye milli maçını anlatan spiker!..

Serdar Bilgili, "üzerine bol gelen" elbiseyi çıkardı! Çıkarmak zorunda kaldı!

Kıyamet kopuyor; "Vay efendim, Hakan Şükür çıkıp da nasıl 'Trabzonspor'un şampiyon olmasını isterim' dermiş... Ne yani, Trabzonspor - Galatasaray maçında ayağına gelen golü atmayacak mı imiş?.. miş... miş... miş..."

"Bir Adam Arıyorum" yazıma, sevgili Ümit Aktan "heyecanla, coşkuyla, cesaretle" cevap verdi; "Ben buldum, ben varım, hem de bir nefer gibi...