Ümit Aktan

Biraz tuhaf ve karmaşık bir formül gibi gözükebilir ama ihtiyarla genci, tecrübeli ile acemiyi doğru harmanlayan Feldkamp'ın formülü buydu. Ben de ellerinde öperim Kalli Baba'nın.

Öz be öz kendi ligimize, kendimize has üslubumuza dönüverdik aniden. Aslında "milli muhabbetler"de içe dönük bilgisiz fikirler ve art niyetli, karanlık köşelerde bekleyen yorumculardan farklı değildi ya, neyse. Onun tekmesi, bunun eli, bir diğerinin formadan çekmesi, hakemlerin sıkıntısız hiçbir maçının olamaması ile beslenen futbol alemimiz bir alem valla...

Trabzonspor seyircisiyle buluşunca havaya girmiş, G.Saray'ın havası ise arızalı. En azından, "milli yorgunu" daha fazla olduğu için, milli yorgunu hiç olmayan Trabzonspor'a karşı sorun yaşama ihtimali daha yüksek. Bu faktörler oyun içinde zaman zaman açıkça görüldü ama teknik kadrosu bunu pek değerlendiremedi G.Saray'ın. Oyunun geneli, rakibini dar alanda zorlamaya çalışan takımın lehine olacak gibi.

Eyy!.. Kendini geliştirmek için aklını, başkalarını eleştirmek için yüreğini kullanan adam. Dünyada; eleştirilmek için en fazla malzeme üreten ama sonunda mutlaka başaran adam. Cahilin dostluğunu bir kenara itip, alimin düşmanlığını tercih edebilen adam. Kelamından olur malum kişinin miktarı, diyorum sana. Senin ve o alınlarından öpülecek gençlerin yolu açık olsun..

Bugün hakem yakınmalarını bir kenara bırakıp, ana yazımda, bizzat tanık olduğum, "Erkeklerin oyununda baş aktör olan futbolcuya medical müdahale" konusunda bir haber vereceğim. Üstelik sponsorluğun, kan emmek yerine, verdiği müthiş rakamın geri dönüşü kadar yararlı kullanılıp kullanılmadığı konusundaki ayrıntılı denetim olduğunu anlatacağım.

Seyirciden başlayalım... Demişler ki; "Bana ne Gençler'i yenersen, ne yazar lider olsan..." Bağışlamadığı gibi inanmayan tribünler, sahada dibine kadar savaşı görünce inanılmaz bir destek vermeye başladılar. G.Saray bu be!..

Koca bir futbol ülkesini toz duman eden son derbiden söz etmek benim de ilgi ve bilgi alanıma giriyor tabii ki. Ancak ben bu konunun biraz uzağında durup, ucundan dokunup, maç seçenlere sorular sorup duracağım bugün bu arazide. Makulenin değerli olduğuna inanıyorum ve herkesin yazdığı, "bilgisi yok - fikri çok" ortalamasının dışında kalmak istiyorum.

G.Saray hem yavaş oynayıp, hem de G.Antep'i yenme planları yapmıştı. Yavaş oynamasının nedeni, perşembe günü varlık yokluk maçı diyebileceğimiz Avrupa mücadelesine diri kalmak telaşındandı. Galip gelmek isteği de, toz duman olan ligin zirvesinde iki hafta üst üste deplasman oynayarak önde kalmış olmak hayaliydi.

BENİM YILDIZIM Dünkü oyunuyla kaleye resmen talip olan ve hemen hemen hiç hatasız oynayan Aykut'u yıldızım yapıyorum.

Şu ana kadar 7 hoca değiştirdik. Ligin yüzde 35'i hoca değiştirmiş. Sekizincisi Rainer Stumpf oldu zaten ben yazının başına oturduğumda. Böylece 10 haftada ligimizin yarısı hoca değiştirmiş oldu. Kıyım değil kıyam... Bazıları kuyu kazarak, bazıları da umut satarak kendi pazarlarını ürettiler.

... Bütün hatlar Ümit Karan'la doludur. G.Saray iletişimini kaybetmiş bir takımdı. Dışarıyla iletişimi bozulduğu gibi hocasıyla da iletişimi zedelenmiş, oyuncular da kendi aralarında farklı dillerde konuşuyor gibiydiler 2-3 maçtır...

Bir kere şunu baştan kabul edelim ki, üç günlük maceranın içerisinde en kötü sonucu almış gibi görünen G.Saray, aslında en kötü hakemle oynayan Türk takımı oldu. Özellikle ikinci yarının başında, rakibin döve döve gol bulmak için yaptığı tüm hamlelerde bir Bordeauxlu vatan sever gibi davranan hakem, Fransızları öne geçirip rahatlattıktan sonra normal bir hakem gibi davranmaya başladı.

Milli takımın beline beline vuranlar, Fenerbahçe'nin bittiğini umanlar, ligin tamamlandığını sananlar, hocaları kafalarına göre kategorize edenler, hatta edemeyenler, Türkiye'sini satan ve dımdızlak ortada kalacağından habersiz PKK'cılar, korkak ve aciz ve de hatta çok kalleşçesine vurup kaçanlar.. Ortalık biraz toz duman..

G.Saray'da savunmada sanılan sıkıntılar, aslında ortanın ilerisinde. Özellikle Arda konusunda bir şeyler söyleyerek maçın analizini yapmak isterim. Durdu bu çocuk...

Bir küçücük ışık varsa bir yerlerde, orası karanlık değildir. O ışığın peşine takılmayı sevenlerdenim ben. Bu bir hayal ise hayalperestim ben. En büyük azimler, en büyük bela zamanlarında gelir. Bütün ihtimaller, belaların üst üste geldiği bu dönemde Yunanistan'ı yenmeye kilitleniyor. Bu azimle bu işi halleder ve açıkça görülen ikincilik ihtimallerini bana sağlar. Bunun peşine takılmayı seviyorum ben.

Rakibimiz oynatmamaya fazlasıyla eğitimli olduğu için "Oynamadan" alıp gelmemiz gereken bir maçı oynayarak kazanmaya çalıştık ve geri düştük.

Spor sayfasında bu başlığın ne işi var demeyin. Sınırımızı bekleyen ve bizi rahat uyutan Mehmetçiğin yanı sıra, sınırlarda tam siper bekleyen ve "müşkül" duruma düşen takımlar için gerekirse onların altını oymak suretiyle futbolumuza tebelleş olanlar var. İşsiz güçsüz bir takım Almanlar, Sırp bozmaları ve Boşnaklar oralarda dolanır durur ve tam siper bekledikleri yerden kendilerini bir takıma atmaya çalışırlar. Amaçları ucuz pazardan tezgah kapmaktır.

G.Saray'ın, rakibin tarzı ve konumuyla hiç ilgilenmeden sahaya yaydığı oyuncu ve oyun şablonu baştan sona hatalarla doluydu. Rakip ne Sion gibi "kifayetsiz", ne de Beşiktaş gibi "yorgun." Kütür kütür kontralara iyi çıkan mükemmel bir "araya top atıcı" ile "araya atılan topu kaleye sokucu" ile süslenmiş bir takım. Ama kampzedeler Lincoln ve Hakan Şükür belli ki bunalımda. Arda ise artık iki maçı üst üste "iyi" oynayamayacak kadar sorunlarla bezenmiş.

G.Saray, gole ihtiyacı olduğu başlangıç bölümünde de, skoru kopardığı ve maçı bitirdiği final bölümünde de olağanüstü üstündü. Ne zaman, ne kadar gerekiyorsa onu yaptı. Mesela; kalecisi Orkun'a hiç top gelmeden yarım saat oynadı, iki de gol buldu. Üstün, baskılı ve ısırarak..

G.Saray'ın "yaşlı" hocasının, herkesi şaşırtan, belki de bizim bilmediğimiz nedenlere dayandırılması gereken bir kararı her şeyin önüne geçti. Bıraktık puan cetvelinin manzarasını, Zeynep Sude'nin kırılan kalbiyle, Hakan'ın alınganlığı ve Lincoln'ün toplanan bavulu arasında fink atıyoruz. Malum; G.Saray öne geçti ya, ligin tadı kaçmış olabilir. O yüzden yeni ilgi alanımız bu konudur.