Ümit Aktan

Bir kere başta şunu söyleyeyim ki, maçın dışı maçın içinden daha dikkat çekiciydi.

Kırışık, buruşuk, savruk ve kavruk bütün bir sezon içine ne kadar birikmiş düşüncem varsa hepsini topladım ve bir güzel ütüledim. Arada kalmış nemli komplo teorilerimi de toparladım ve ben kafamda sezonu bitirdim. Kışlıklarımı kaldırdım, yavaş yavaş yazlık bir Dünya Kupası açmaya hazırlanıyorum.

Ligin çeşitli safhalarındaki mücadeleler devam ederken, F.Bahçe ile G.Saray, kendi özel liglerini, kendi özelliklerini sunarak bitirme noktasına getirdiler. Sezon boyunca G.Saray'ı birkaç kere bitiren F.Bahçe, rakibinin işini de bitirdi. G.Saray zaten bitkindi. Bu saatten sonra bir bit yeniği aramanın da gereği yok. Demek ki, ikincilikle bu işi bitirmek G.Saray'a G.Saraylılar hariç herkes tarafından yakıştırılıyor.

Bu kadar büyük bir maçı kaldıramayacak bir kadroyu sahaya süren Gerets, herhalde Daum rica etseydi bu kadarını yapabilirdi. İki genç oyuncu ve ayların maç eksiği ile oynayan bir ön libero... Bunun adı Kadıköy'de F.Bahçe'ye boynunu uzatmaktır.

Kadıköy'de yangın başladı ve her zamanki gibi bir "imdat" maçı da geldi çattı. F.Bahçe'nin düzlüğe çıkması hep "G.Saray'la oynanacak bir imdat derbisi" sayesinde olmuştur. Cumartesi akşamı Kadıköy'de, "yangın halinde kırınız" maçlarından biri oynanacak.

Kadroları elime aldım ve Saidou'nun maç eksiğiyle Önder - Anelka tercihi arasında bin benzerlik kurdum.

Oyunun bütününe baktığımızda G.Saray iki hafta sonraki derbiye bir göndermede bulundu. F.Bahçe'ye açık bir mesaj yazdılar.

Görülenlerde standart yok. Görülmeyenlerde hiç yok. Hatalar zaten adeletsiz dağıtılmış. Cezalar hepten birilerine ödül gibi. Ödüller zaten kapanın elinde. Kısacası "bizim standardımızın eşi benzeri yok!.."

Önce saha dışına bir bakalım. Bütün bir sezon hata üstüne hata yapmış olabilirdiniz ama bu maçta yapmamalıydınız. Çünkü bu seçildikten sonraki ilk maçınızdı. Ve seyircinizin önüne ilk çıkışınızdı.

Hatanın makbul olanı, olabilir mi?.. Bu "beyaz yalan" gibi bir şey mi?.. Günlerdir, hatta aylardır bu noktaya geldim tıkandım.

G.Saray 3 puanı aldı ama bunu ne oyuncularının üstün gayretiyle ne de teknik kadronun özel ve farklı bir planıyla...

Derbi maçını yazmayı bir yana bırakıyorum. Kurdu kuşu, börtü böceği, filiz veren papatyaları ve içimizi ısıtan tatlı bahar havasını yazmak istiyorum.

Futbol Federasyonu ile Merkez Hakem Kurulu gözü dönmüş bir şekilde bu sezonu kurguladıkları biçimde bitirmeye kararlı. Ortaya koydukları tavrın açık başlığı aynen şöyle:

Maçın bir dökümünü yaparsak karşımıza çıkan tablo şu renklerden oluşuyor: Yanlardan inemiyorsun, o zaman topa vurman lazım, onu da vuramıyorsun, şutun yok, ön liberosuz oynuyorsun, belki o niyetle koydun ama Cihan da negatiflerde.

G.Saray, demokratik olmanın da boyutlarını iyice abartan bir seçime gidiyor. Ay sonunda altı aday bir biriyle çarpışacak.

Kapalı defansları açmakta zorlanan G.Saray'a defansta kapalı ve kalabalık bir model sunarak başladı Trabzonspor.

Birinin diğerine fazlası, forvet arkasının belli olmasından "kelli." Diğerininki ise "elli." F.Bahçe bu konuda hiç de sıkıntılı değil.

Bir adam, ancak yıllar geçtikçe olgunlaşır. Yıllar içinde olgunlaşabilen adamların oluşturduğu bir takım ise daha fazla zaman ister "bir şeye benzer" olabilmek için.

Necati, Konya'da meydana gelen uçak içi kavga sonucu Konya'da kalmış. Hala orada ifade veriyor gibi. Daha doğrusu oynuyor gibi. Maçı golle açtığında tahliye oldu ve oynayacak sandık. Ama dün sevgili Ersun hocasının en önemli silahıydı G.Saray'a karşı!..

Giden bir daha gidiyor Kurtlar Vadisi Irak filmine. Toplumsal başkaldırıyı resmeden filmin hamasetine teslim ediyor kendini. Gidenin bir daha geri gelemeyeceği puan cetvelinin vadilerinde ise kurtlar, operasyon yapıp temizliğe başlıyor, neredeyse kan gövdeyi götürecek.