Ali Sami Alkış

F.Bahçe'de gol; onca tribün coşkusuna rağmen, bayağı zor geldi. Oysa Bursaspor, sakin sayılabilecek bir futbol oynuyordu. İlk devrede sadece tek atak yapabilmişlerdi... Onda da Ender, çok zayıf ve çok kötü vurdu.

Liglerin sonu yaklaştıkça, hakemlere yüklenmek usuldendir. Adet gene yerini buluyor.

Terim'le bütün kupaları kazanan G.Saray; Lucescu ile bütün kupaları kaybetti. Miras bitti!

G.Saray'ın başkanı, takımının hayati maçlarını izlemiyor. Bu takımın golcüsü; sakatım diye oynamıyor... "Ameliyat olacağım" diye Portekiz'e giderken, yönetim "Doğru mu söylüyor?" kuşkusuyla peşine "Zehir Hafiye" takıyor...

Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası'nı başından beri izliyorum.Turnuvaya inanılmaz bir giriş yaptık.

Takım tutmam... Bu yüzden. kimin şampiyon olacağı beni pek ilgilendirmez.Beni ilgilendiren tarafı; "Kimin şampiyon olması gerektiği" sorusudur.Olaya, G.Saray ya da F.Bahçe penceresinden bakmam.Türkiye penceresinden bakarım...

Bir hafta boyunca sürekli törpülenen derbi; "Sakın ha, aman ha" uyarılarının altında, sanki olay çıkmasını isteyen bir atmosfer altında geldi. Maç öncesine kadar, beklenen olmadı...

ALTIN GOL, geçen ay FIFA tarafından zorunlu hale getirildi. Artık tüm ülkeler, bu kuralı uygulamak zorunda... Bu nedenle; Türkiye Kupası maçları da, önümüzdeki yeni sezonla birlikte, artık bu statüyle oynanacak.

2 hafta evvel, burada yazdık. "Şike yapmanın da bir şerefi vardır" diye... Averajın düzelsin diye, hem de son hafta 14 gol atarak şike yaptın mı; herkesi saf ve enayi yerine koyuyorsun demektir.

Rahatlıkla kazanılacağı önceden öngörülen maça rağmen, Ali Sami Yen sıkı sıkıya doluydu. 21 bin küsür seyirci açıklandı... Ama 4 - 5 bini de kapı mafyasının kasasına çalıştı.

Başlıktaki Yalaka Yazar benim! Brüksel'den Hayri Malkaçoğlu, öyle yazıyor... Geçen hafta bu köşede, "FIFA lisanslı menecer" başlığı ile Ceylan Çalışkan'ı tanıttığım yazı yüzünden öfkelenmiş...

Maçların gündüz oynandığı yıllarda, ne kadar rahattık... Gazeteye döndüğümüzde; yazımızı yazmak için, önümüzde 6-7 saat zamanımız vardı. Düşünür, taşınır; hatta bazı pozisyonları kafamızda yeniden canlandırır, düşüncelerimizi test etme imkânını bulurduk.

Afrika'dan Avrupa'ya... Avrupa'dan Latin Amarika'ya... Özkan Sümer; futbolcu seçimi için çıktığı seyahatlerde, işin suyunu çıkardı.

Müthiş bir maç... İnanılmaz bir maç... Görülmemiş bir maç... Tarihi bir maç... İlk yarıdaki kopuk, dağınık ve savruk futbolun sonrası 3-0 yenik duruma düşen F.Bahçe; ikinci yarıda patlayıp öne geçti.

F.Bahçe'de, 9 günde 3 maç kaybı... El bebek gül bebekken, salıncaktan düşen bir bebek... Kupa "Eyvallah" deyip çekti gitti, şampiyonluk valiz hazırlıyor!

Real Madrid karşısında çıkacak G.Saray için; Antalya bir test fırsatı olabilirdi. Güç dengeleri farklı olsa da, taktik uygulama gene de bir fikir verebilirdi. Bu nedenle G.Saray; Antalya karşısına bu varsayımla kontrollü başladı...

Güney Afrika'daki stad faciasını okumuşsunuzdur. Ölü sayısı 50'yi aştı! Son yılların yükselen değeri Afrika futboluna karşı, ağır bir darbe oldu. İzdihamın patlak verdiği Ellis Stadı; Milano'daki San Siro'yu andıran, 80 bin kişilik muhteşem bir tesis...

G.Saray, Yozgat'tan alışkanlık yaptı... Gene maçın hemen başında, şip - şak goller yedi! Fakat bu defa, kontra yumruklar attı...

Uşak'ta, İlköğretim Okullararası Futbol şampiyonası grup maçları vardı. Birinci olan, Burdur'da yapılacak Türkiye Şampiyonası'na katılma hakkını elde edecekti... Bol isim vererek akıl karıştırmayalım. Anlaşılması zor oluyor. Olay şu ...

Beşiktaş, skoru 2-0 yaptığı ana kadar; sorunsuz geldi... Sahada rakip yokmuş gibi, salına salına ataklar yaptı. Taraftar; moda slogan "Hükümet istifa" diye gırgırına protesto çekiyor, dalgasına bakıyordu.