Metiner Sezer

Elektrik Piyasası Kanunu'ndaki değişiklik, tüketiciye daha ucuz elektrik kullanma hakkı getirdi. Bugün ayda 150 TL elektrik faturası ödeyen mesken, serbest tüketici sayılıyor. Bu da meskenlerin yüzde 10 daha ucuz elektrik kullanmaları anlamına geliyor.

Genç nüfusumuzla övünüyoruz ama sanayinin ihtiyacı olan "nitelikli ara eleman"ı dahi yeteri kadar yetiştiremiyoruz! Fikri haklarda çok geriyiz! Markamız yok! Sistemde bir hata var; vakit geçirmeden gözden geçirilmesi lazım.

"Yargı" ne dedi, "Yürütme" ne yaptı? Bu iki mefhum arasında saat sarkacı gibi gidip gelmekten yoruldunuz, biliyorum. Bugün size hoş bir öykü anlatayım da kafanızı dinlendirin. Tam bir başarı öyküsü.

metinersezer

Son günlerde yazılıp çizilenlere, sosyal medyada söylenenlere bakıp "Ben Türkiye'de mi yaşıyorum" diye soranların sayısı oldukça arttı. Ne hukuku tanıyoruz, ne de "masumiyet karinesi"ne saygı gösteriyoruz. Biraz sükûnet lütfen!

Türkiye'nin 2023 yılı için önemli hedefleri var. O yıl sonunda 500 milyar dolar ihracat gerçekleştiren ve kişi başına 25 bin dolar millî gelire sahip bir ülke olmayı istiyor. Bunun için tek şart; istikrar...

Türkiye 2014'e zorluklarla girdi ama iyi şeyler de oluyor. "Borç yiğidin kamçısıdır" deyip risk alma dönemi bitti. Fakat ihracattaki gelişme ümit verici.

Türkiye'de insan sağlığını ve can güvenliğini emniyet altına alan kanunlar çıkarılıyor. 2014 yılına da yeni kanunlarla giriyoruz. Daha kaliteli hizmet alacağız.

Türkiye'nin 3-5 tane daha 8-10 milyon nüfuslu şehre ihtiyacı var. Ekonomik gelişmeler bu kentlerin kurulmasını zaruret haline getirdi. Gecikmeden gerçekleştirmek lazım bunu.

Türkiye seçim sürecine girer girmez kavgalar başladı. Seçimin karakterinde bu var. Bu kavgaların ekonomiyi az ya da çok etkilemesi bir sistem meselesi. Doğru sistemler etkilenmeyi azaltır. Yanlışları ise arttırır.

Türkiye kendisine komşuları ile birlikte büyüme stratejisini çizdi ve o yolda yürüyor. Her ülkenin parmağı olan bölgede maksada ulaşmak elbette ki kolay değildi. Çok zayiatlar verildi, gel-git'ler yaşandı ama bölge ve Türkiye'nin düzlüğe çıkmasına az kaldı. Pazar büyüyor.

2013 yılı ezber bozan bir yıl oldu. Her şeyden önce dünyanın konuştuğu dil yönüyle enteresan bir yıldı. Çince en çok konuşulan dil oldu. İkinci dil ise İngilizce. Hemen hatırlatayım ki, İngilizce en yaygın lisan olma özelliğini sürdürüyor. Türkçe beşinci, Arapça ise altıncı.

FED en sonunda diyeceğini dedi ve aylık tahvil alımında 10 milyar dolarlık indirime gitti. Dünyanın sonu değil bu elbette ki. Türkiye gerekli tedbirleri alıp yoluna devam edecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Türkiye'de sanayici olmak zor. Markalaşmak, inovasyon ve katma değeri yüksek üretim yapmak daha da zor. DowAksa'nın yaşadıklarını okuyun da zorluğun ne olduğunu görün!

Sabancı Vakfı bu hafta iki önemli kadını ağırladı. Genç yaşta evlendirilen ve okumasına fırsat verilmeyen biri prenses, iki kadının başarı öyküsünü dinledim. Bakın neler dediler.

Dünya çok hızlı değişiyor. 1989 yılında Berlin Duvarı yıkıldı. Sovyetler Birliği dağıldı, komünizm iflas etti. 1980'li yıllarda dünya insanlarının yüzde 40'ı birbiriyle iletişim halindeyken şimdi yüzde 99 bu oran. Fiziki bağlılığı sanal bağlılık tamamladı ve dünya küçüldü.

"Türkiye kalkınsın" istiyoruz ama "nasıl kalkınacağı"nı bilmiyoruz. "Türkiye katma değeri yüksek ürün üretsin" diyoruz ama "insana önem" vermiyoruz. Eğitim veriyoruz ama ezbere veriyoruz. Lafla peynir gemisi yürürmüş gibi!

Bugün size okuduğum birkaç kitaptan söz edeceğim. İçinde bulduğum derinlikleri söyleyeceğim. Belki bir gün sizin de elinize geçer ve benim ettiğim istifadeyi siz de edersiniz.

Antalya'daki Tarım Fuarı gösterdi ki, Türkiye isteyince yapıyor. Daha 10 sene önce ektiği tohumun yüzde 90'ını ithal ediyordu, şimdi tohum ihraç ediyor. Eksikleri yok mu? Var! Onları da dikkate alırsa; uçar.

Türkiye marka olmak istiyor ama birbirine ayak bağı olmaktan da vazgeçmiyor. Bürokrat ayak sürüyor, iş adamı fırsatçılığı matah bir şey sanıyor. Bu sığlık devam ederse, Türkiye ayağına gelen fırsatı tepmiş olur ki, yandı gülüm keten helva!