Öcal Uluç

TV ekranlarının "gece yarısı gevezeleri" ile spor sayfalarının "gündüz tetikçileri" gene sahnede!.. Müdürleriyle, yazar - çizerleri ve yorumcularıyla!..

Faruk Süren, bütün uyarılara ve itirazlara rağmen, sadece "nakit para" için "Ben yaptım oldu" diyerek, tıpkı "AIG ortaklığı" gibi, "Gider yok, gelir var, devamlı dağıtılacak temettü var" şeklinde özetlenecek bir "şirket" ile Galatasaray'ın geleceğini ipotek altına sokmuştu!.. Olacak şey mi?..

İşin cılkını çıkardık!.. Sporun "en çirkin, en korkunç, en ağır" üç suçunda da dünyanın gözünde "tam bir sabıkalıyız"; şiddet, şike ve doping!.. Üstelik insanoğlunun "en meraklı olduğu, en sevdiği" ve en çok yazılıp çizilen, gazete sayfalarına ve TV ekranlarına getirilen spor branşlarında!..

Önce sevgili Kâzım Kanat ile sevgili Korkut Göze'ye "Geçmiş olsun" demeliyim. Beşiktaş'ın "şampiyonluk inadını" artırarak sürdürdüğü bir dönemde, en kısa sürede onları basın tribünlerinde görmek bizleri mutlu edecek. İşte, spor yazarı, işte gazeteci "bu ve benzer dramları yaşama pahasına mesleğini sürdürürken", biri çıkıyor, "önemli biri" çıkıyor ve diyor ki:

"Yorumcu" demek "ağzından çıkanı kulağı duymamak", "spor yazarı" demek "kaleminden çıkanı gözü görmemek" demek değildir!.. Herkesi eleştirebilirsin; ama "bunun bir sınırı" vardır!.. O sınır da "yasalarda" açıklanmıştır:

Dört günde üst üste iki maçı kazanabilmek! İki maç üst üste moral motivasyon olarak istikrarı sürdürmek!.. İstikrarı sadece kazanmak üzerine değil, iyi oyun üzerine de oturtabilmek!.. İşte yıllardan ve yıllardan beri yakalayamadığımız standart!..

Yunanistan - Türkiye Milli Maçı'nın oynanacağı gün "Uluçmarket" köşesinde şunları yazmışım: "Bu gece Yunanistan önünde 'kim sakat olursa olsun, takım hangi tertiple çıkarsa çıksın'; sonucu 'psikolojik faktörler' belirleyecek 'soğukkanlı ve akıllı olan' istediğini alacaktır!.

İstenmeyen bir başkan ve istenmeyen bir teknik direktör!.. Hürriyet'in anketinde yüzde 67. 4 "İkisi beraber gitsin", yüzde 23.9 "Canaydın gitsin", yüzde 8.7 "Gerets gitsin" sonucu her şeyi ortaya koyuyor!.. El ele vermişler, Galatasaray'ı yakıyorlar ve gelecek yıl da yakmaya devam edeceklerini gösteriyorlar!..

"Hakemin formasını yırtacaksınız, gırtlağına sarılacaksınız, yetmedi bir de yüzünü tırmalayacaksınız, ondan sonra da maça devam etmesini isteyeceksiniz. Yok böyle bir şey. Nerede bu yoğurdun bolluğu. Hakeme kalkan eller sadece mensubu olduğu camia tarafından kınanmamalıdır. Bütün spor kamuoyu kalkan ellerin hesabını sormalıdır."

Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, Galatasaray TV'de, Lozan'da Uluslararası Spor Mahkemesi'ndeki (CAS) Ribery duruşmasını anlatmış ve Fransız futbolcuya sorular sorduğunu, Ribery'nin de bu sorulara "Doğrudur Başkan, haklısınız" cevaplarını verdiğini söylemiş.

Türkiye Jokey Kulübü'nde şubat ayında yapılan ve sandıktan "54 - 54 oyluk" bir beraberliğin çıktığı seçimin "yenilenmesine" iki gün kala, geçen hafta cuma günkü yazımda demiştim ki:

Ankara'da, Ankaragücü - Beşiktaş maçından öncesinde - sırasında - sonrasında olanlar, yüz kızartıcıdır, üzücüdür ve acı, hem de çok acıdır.

Hem suçlu, hem pişkin; olacak şey değil!.. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören'den söz ediyorum!.. Neymiş; "Beşiktaş camiasının hukuki savaşında, Beşiktaşlılar'ın haksız parayı talep edeni koruduğunu üzülerek görüyormuş. Bu dava baştan sona haksız bir dava imiş. Bu dava Türkiye'nin davası imiş.

Yıllardır ağlıyorlardı; "Kesintiler çok, Kulüp yarış yapamayacak, ikramiyeleri ödeyemeyecek duruma hızla sürükleniyor, acil tedbir alınmalıdır!.."

Yazık oluyor, Galatasaray Kulübü'ne!.. Yazık oluyor, Galatasaray camiasına ve Galatasaray taraftarına!.. Yazık oluyor, Galatasaray futbol takımına!..

Çok yanlış işler yapılıyor. Ve sonunda "olan" olacak!.. "En tepedeki" büyük olduğunu gösterse ve "Gelin oturalım, konuşalım, herkes uzlaşsın, problemi çözelim" deseydi.

Koca Galatasaray'la, Galatasaray camiasıyla, Galatasaray taraftarı ile göz göre göre alay ediyorlar!.. Yüzleri kızarmadan "Ben Galatasaray başkanıyım, ben Galatasaray as başkanıyım, ben futbol şubesinden sorumluyum" diye ortalıkta geziyorlar; ayıptır, yazıktır ve "bu kara tablo" kabul edilemez!..

Artık kahkahalarla gülüyorum. Aziz Yıldırım'a gülüyorum. Özhan Canaydın'a gülüyorum. Yıldırım Demirören'e gülüyorum. Aziz Yıldırım'ı, Özhan Canaydın'ı, Yıldırım Demirören'i "baş tacı eden" genel kurullara, yönetim kurullarına, disiplin kurullarına gülüyorum.

Fenerbahçe'ye yazık oldu, hem de çok yazık oldu!.. Sarı-lacivertliler "kimsenin beklemediği, ümit etmediği kadar" iyi bir futbol ve müthiş bir mücadele ile AZ Alkmaar'ı elemenin kıyısına gelmişlerdi, olmadı. "Biraz" şanssızlık ama "çokça" beceriksizlik Fenerbahçelileri hem de "farklı kazanacağı" bir maçtan başları eğik çıkardı; milletçe üzüldük.