Sabahat Emir

Zaman zaman felsefi konulara temas eden Cüneyt Ülsever, yeni yılla ilişkili son yazısında zaman diye bir şeyin olmadığını ileri sürerken şöyle diyor...

Yaklaşan mahalli seçimler dolayısıyla siyasi arenada hareketlilik ve kulis faaliyetleri gittikçe ivme kazanıyor. Beni ilgilendiren İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi..

İstanbul son zamanlarda bir hayli tatsızlaştı. Hava istikrarsız ve kirli. Kapkaç olaylarının ardından son terör olayları dolayısıyla bir hayli güvensiz bir şehir oldu. Trafik derseniz içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Küreselleşmenin karmaşık seyrinden midir, zaman zaman yıkım rüzgârlarına dönüşen değişim rüzgârlarının etkisinden midir, yoksa değer ve kavramların alt üst oluşundan mıdır, nedir bilinmez; son zamanlarda Türkiye'de anlaşılması ve izahı güç garip olaylar cereyan ediyor.

İstanbul Türk Müziği günlerinin 10. Yıldönümü kutlaması sebebiyle 15 Aralık gecesi Atatürk Kültür Merkezinde muhteşem bir müzik şöleni gerçekleştirildi.

Türsak Vakfı'nın her yıl düzenlediği "Uluslararası Sinema ve Tarih Buluşması"nın bu yılki teması: Medeniyetler arası diyalog ve insan hakları.

Büyük gazetelerin birinde çalışan bir röportaj yazarı hanım (söz konusu bu gazetenin yazarları, isimleri belirtildiğinde yazanların bunu şöhret kaygısıyla yaptıklarını sanıp hemen havaya giriyorlar, oysa bilmiyorlar ki günümüzde pek ucuzlayan şöhret gibi meta ile bizim işimiz yok) Lütfi Kırdar Salonu'nda düzenlenen bir şarkı yarışmasına gitmiş.

Geçen yazılarımdan birinde kadınların giderek siyasetten el ayak çektiklerini, halen milletvekili olanların ise suya sabuna dokunur atılımlar yapamadıklarını; dolayısıyla siyasette ağırlıklı bir varlık gösteremediklerini yazmıştım.

Bu sözü ilk defa bir sohbet toplantısında ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu'ndan işitmiş ve çok etkilenmiştim.

İşgal altındaki Irak topraklarında "Felekler yandı ahımdan..." diyen dünyanın en büyük şairi Fuzuli'nin sızlayan kemikleri..

Ben, Yüce Allah'ın kainatı aşk üzere yarattığına inananlardanım. Temelinde aşk olmasa kainattaki akıllara durgunluk veren bu ihtişamlı nizam nasıl sağlanabilirdi ki?

Sevgili okuyucularım, bayram sevincini ve coşkusunu dolu dolu yaşamak ancak çocuklukta oluyor.

21. yüzyıl için söylendiğinde kulağımıza hoş geliyordu; Bilgi çağı...

Bazen bir köşeye çekilip olan bitenleri bir film seyreder gibi dıştan, kuş bakışı seyretmek bir hayli ilginç oluyor.

Geçmiş yazılarımda da belirttiğim gibi benim gönlüm Anadolu'ya ait; Anadolu'yu ve Anadolu halkını çok seviyorum.

Milliyet Gazetesi bir süredir "Popüler Kültür" adı altında bir ek çıkarıyor. Murat Belge, ilk çıktığından beri olanca birikimiyle popüler kültürün tarifini ve tarihi gelişimini vermeğe çalışıyor.

Bende Bursa'ya karşı gerçek sevgi, üniversite yıllarımda ünlü yazar ve şair (Türkolojide öğrencisi olmağa yetişemediğim çok değerli hoca) Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" isimli kitabındaki o enfes "Bursa'da Zaman" isimli yazısını okuduktan sonra başladı.

Irak'a asker gönderme tezkeresine TBMM'den izin çıktığından itibaren binlerce ananın yüreğine derin bir sızı düştü...

Eskiden Kuşadası dendiğinde gözlerimin önüne hafif sisli ve mavi enginlik ortasında rengarenk kuşların uğrak yeri olan yemyeşil bir ada gelirdi.

Çevre ve Kültür bilincini uyandırmak için Anadolu'yu karış karış dolaşan; "Anadolu Bilgesi" olarak vasıflandırdığım