Ümit Aktan

Bunu ben uzun zamandır söylüyordum ama dün gece hiç de organize olmamış bir görüntü veren Milli Takım seyircisi içgüdüsüyle söyledi.

Bugün yazdığım tüm yazılar biten futbol mevsiminin içinden ayıkladıklarımdır. Ayrıntılarda gezinmek istedim. "Batan ligin malları bunlar" denebilir. Yazdıklarım, cımbızla çekip çıkardıklarımdır.

Ben dün geceki maçta bir tuhaflık olduğu kanısındayım. Hakan Şükür'süz bir kadro, en fazla yan orta kullanan futbolunu bu maçta oynuyor. Son maçta ya hocada, ya oyuncularda, belki de Hakan Şükür'de bir tuhaflık var.

Devenin pireyle alış-verişi vardır hani... Hayalle göz boyama arasında gidip gelen, devlerin alaşağı edildiği, prensesin sokaktan gelme bir gence yar olduğu yutturmacaları. Hep iyi biterler... Çocukların henüz oluşmamış ufuklarını zorlarlar. Anlatanlar da duruma göre biçimlendirir, değiştirir ve süslerler... Çocuklar; yani taraftarlar ise, bildiği ve sonundan emin olduğu masalı isterler.

Ben kendi adıma sezonun içinde ne olmuş olursa olsun, F.Bahçe bu işi uzak ara puan farkıyla tamamladığına göre şampiyonu tebrik etmem gerektiğine inanıyorum.

Dün Hagi G.Birliği karşısında kazanmak adına ne yaptı, biraz anlayan bana anlatsın lütfen.

Kadroyu gördüğümüz zaman "Rakibin planlarını bozmayı bırakın, azıcık endişeye sevk edip, yeniden gözden geçirmesini sağlayacak en ufak bir sıra dışı eylem yok" diye düşünmedim değil.

Bu yazı hiçbir şey hakkında yazılmış gibi durabilir. Nereden baktığınıza bağlı. Şayet benim tarafımdan bakarsanız, her şeyi anlatıyor ve açıklıyor da bulabilirsiniz. Size göre hiçbir şey, bize göre her şey olabilir. Sesin yüksek çıkmayacak. Güvendiğin hukuk çöker başına maazallah.

G.Saray'ın oynadığı oyun, lig ikinciliğine çoktan razı olduğunu kanıtlar biçimdeydi. Kupa finali için de asla umut vermedi.

Hiç bir çaba harcamadan, emek vermeden ve terlemeden değiştirebileceğimiz tek şey vardır.

Sen 80 dakika oyna ve hiç hata yapma. Üstelik iğneyle...

Topun düşünüp bazı şeyleri kendi kendine kararlaştırdığına ve adaleti kendi kararlarıyla dağıttığına iyice inanmaya başladım. Bu top düşünüyor, karar veriyor ve uyguluyor. Ne peşinde koşanlar, ne de ona para yatıranlar, hatta onun için ayılıp bayılanlar bu kararları değiştirebiliyor. Ben buna "ilahi adalet" diyorum.

Önce birinci devre için konuşayım. Hagi'nin ısrarı aynen sürüyor. Kupa maçında 120 dakika oynamış kadronun rölantiye mahkum mecburiyetine, Hagi'nin futbol zekâsı mahkum başlıyor.

G.Saray'da en azından Necati yerine Hasan Kabze'yi oynatarak bir şeylerin değişebileceğini göstermek istedi Hagi. Ama bunlar Şenol Güneş'i zorlamaya yetecek kadar önemli değişiklikler değildi. Gökdeniz'in olmaması sebebiyle zaten kısıtlı olan kadronun imkânlarını zorlayan Şenol Güneş, yine de iyi bir mücadele verdi.

Ayinesi iştir kişinin. Ama bu aralarda lâfına da bolca bakılıyor kişinin. Yaptığı, ettiği ve dediği ile bulunduğu yerin nimetini inkâr eden Hagi zor durumda. Oysa şeytan ayrıntıda gizlidir ve mükemmeli de ayrıntılar oluşturur. Yer yüzünde mükemmel yoktur. Varsa şeytana yakındır sonucunu da çıkarabiliriz bundan. Zaten tek mükemmel Rabbimiz değil mi? Maalesef Hagi de artık G.Saray için bir "ayrıntı" bile değildir. Tıpkı "Nazım Hikmet - Vâlâ Nurettin" düellosu gibi.

Mondragon olmasaydı biz ne yazardık?.. Yediği gol ve kurtardıklarıyla bize aklımızda kalacak bir şeyler sundu Mondragon. Oysa ben maç öncesi şöyle düşünüyordum:

G.Saray'ın çılgınca Fair - Play dürtüsü, sonunda "bir avuç kendini bilmez" nedeniyle geri tepti. Trabzonspor maçı sonrası Ali Sami Yen Stadı'nın önünü iyi okuyamazsanız, gelecek kararı verir ve gelmiş olur birden. Bir avuç çapulcu gibi görünen küçük bir kalabalık infiâl halinde tepki göstermiş olabilir. Ama bunun kanser gibi sirayet edeceğini de kabul etmeliyiz. Benim size vermek istediğim, maç sonrasında ve stad çevresinde geçen yarım saatteki bir kaç canlı insan manzarasıdır.

Bir kere şunu kabul edelim ki, Şenol Güneş hem kendini, hem takımını maça çok iyi hazırlamıştı. Maç öncesindeki plânları da doğruydu, maçın içindeki stratejik değişiklikleri de... Buna karşılık Hagi, artık ezberlenmiş bir şablonu sahaya dökmüş ve skora müdahale zamanlarında da hep hata yapmıştı.

Dün bir yemek vardı. Ben bu yazıyı hazırlarken Mövenpick Otel'i seferber olmuş ama henüz servis başlamamıştı. Yeni yasa da ertelendiği için bir deneme yapıp, yazıyı yeni yasaya göre yazmak istedim. "Hazirandan sonra olsa bu yazıyı nasıl yazardım?" çalışması yaparak yazdım. Aşağıda belirtilen yazıda yemekler gerçek ama olaylar tamamen hâyâl ürünüdür. İşte size özgür ve efendice bir eleştiri yazısı.

Yazıya başlarken durum 0-0'dı, ortalara gelmeden 1-0, yarıyı geçtiğimde de 1-1 olmuştu. O nedenle skora göre yazıyı ellememek prensibim olduğu için maç boyunca genel düşüncem ne ise onu yazacağım. Son yarım saatte oluşan kadro, riske giren bir taktik planlama içeriyordu sanılmasın. Sadece maça başlaması gereken kadroyu maç biterken bulabildi Hagi.