Öcal Uluç

Yıllardır, "Azizbahçe" diye yazıp geldik!.. Şimdi rakip çıktı; "Ünalsaray!.." Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin "stat, okul, tesis yapılıyor" büyüsü ile "Azizbahçe'ye çevrilmesine destek verenler", Fenerbahçe Kulübü'nün genel kurul üyeleriydi!..

Bana soruyorlar; "Milli Takım'ın 15 günde bambaşka bir takım olmasının sebebi nedir?.."

Kurumsallaşma" diye, başarılı olmuş bir yönetimi çöpe atıyor ve "olağanüstü genel kurul" ile "yeni bir yönetim kuruyorsunuz", sonra da yaptıklarınıza bakınız!..

İstemek başka şey", böyle "en büyük" uluslar arası spor organizasyonlarını "almak başka bir şey!.."

Takke düştü, kel göründü ve "Kral hem de çırılçıplak" ortada kalıverdi!..

Hayaller ve yalanlar üzerine şato inşa etmeye kalkan" bir "ortaklar grubu" bunlar; "Basketbol Federasyonu ve Milli Takım" demeye dilim varmıyor; "Turgay Demirel'den Bogdan Tanjeviç'e, Hidayet Türkoğlu'ndan, medyadaki 'hınk' deyicilerine kadar, 30 – 40 kişilik bir grup"; Türk Basketbolu'nda köşe başlarını tutmuş ve "bunca skandala rağmen bırakmayan", bırakmak istemeyen bir grup!..

Kurumsallaşma" öyle mi?..

Rakipler, Real Madrid / Juventus / Kopenhagen; bu grupta Galatasaray ne yapar?.. "Çok şey yapar!.."

Baştan beri "Kendilerini kurtarmak için Fenerbahçe'yi yakacaklar" diyenler vardı (ki, biz bunların arasındaydık); haklı çıktılar; keşke "haksız" çıksaydık!..

Erkek evine geldi. Salona yöneldi, salon hıncahınç misafir dolu idi. İlerledi, salonun ortasında duran eşinin boynundaki elmas kolyeyi çıkardı ve salonun dışına fırlattı, onun yerine bir kömür kolye taktı!..

Dün "Milli Takım Teknik Direktörlüğü etrafında gelişen olayların hepsinin baş sorumlusunun Galatasaray Başkanı Ünal Aysal olduğunu, Fatih Terim dahil diğer bütün figürlerin tâli (ikincil) sorumlu olduklarını" ve bu tespitin "nedenlerini" yazmıştım.

Milli Takım Hocalığı ile ilgili "ani" gelişmede, Abdullah Avcı'yı tartışıyoruz, Fatih Terim'i tartışıyoruz, Yıldırım Demirören'i tartışıyoruz, "hangi hak ve sorumlulukla bu garip gelişmenin düğmesine basma görevini üstlendiği" anlaşılamayan Göksel Gümüşdağ'ı tartışıyoruz, hatta "Gümüşdağ'ın esrarengiz Terim ziyareti ile başlaması yüzünden", haklı olarak bazı arkadaşlarımızın da, "Terim'e yapılan teklif için" cesaretle çıkıp "Bu Galatasaray'ın önünü kesme operasyonudur, bir Aziz Yıldırım senaryosudur" demelerini tartışıyoruz!..

Rakibi ciddiye almayan, "Yürüyerek maçı kazanırım" diye düşünen futbolcuların çok olduğu bir Galatasaray, sezon başından beri en kötü futbolunu oynayarak, Fenerbahçe'ye nazire yaptı; ne var ki, ne Bülent Uygun, bir Uğur Tütüneker'di, ne de Gaziantepspor, bir Konyaspordu; 3

Galatasaray'ın sezon açılışından sonra gittiği İngiltere kampı sırasında oynadığı ikinci hazırlık maçı 16 Temmuz 2013'te Notts County karşılaşması idi!..

Ruhunu da, seyircisini de kaybeden takım!.."

Yukarıdaki başlık", bugünkü yazımın değil, "19 Temmuz 2013 Cuma günkü" yazımın başlığı!..

İnsanın "biraz" yüzü kızarır, o insan "yorumcu / gazeteci" ise "biraz daha fazla" utanır!..

Spor muhabirliğini bitirdiğimiz ve "ajansçılığın kolay ve yüzeysel haberlerine değişik başlıklar atarak" hatta "el birliği ile" manşetlere çıkardığımız bir "gazetecisizlik yarışında", ne yazık ki, "spor yazarları ve yorumcuları olarak" bizler de "kolaycılığın esiri oluverdik!.."

Yazımın başına oturmuştum ki, "Selçuk Yula'nın hayatını kaybettiğinin haberini aldım"; öylece kalakaldım!..

Mehmet Terzi, "yaptıkları" itibariyle "son 10 yılın en başarılı federasyon başkanlarının başında geliyordu!.."