Abdüllatif Uyan

"Fenârî"nin mektûbu, Sultân'a erişince, Okuyup, yaptığına pişmân oldu bir nice.

Pâdişâh gönderince Bursa'ya kırk sipâhî, Haberdâr oldu bundan, "Molla Fenârî" dahî.

Kumlar "Altın" olunca, Vâlide Sultân hemen, Emîr'in talebine "Peki" dedi gönülden.

"Hindû Fâtıma Sultân", düşünür idi ki hep: "Bundan, Emîr Sultân'ın haberi var mı acep?

Vaktâ ki teşrîf etti Bursa'ya "Emîr Sultân", "Bâyezid Hân", küffârla savaşıyordu o an.

Osmânlı, Rumeli'ye yerleşince nihâyet, Haçlıların işine hiç gelmedi bu elbet.

Macar kralı ile Bulgar kralı Şişman, Osmânlı aleyhine birleşmişti bir zaman.

Bizans imparatoru beşinci "Yuannes"in, Bizans'ın surlarını kuvvetlendirmek için, Giriştiği gayrete, "Yıldırım Bâyezit Hân", Karşı çıkıp, o dahî hazırladı bir plân.

Amasya'da vâliyken hem "Şehzâde Bâyezit", Babası, kendisini dâvet etti o vakit.

Osmânlı'nın dördüncü pâdişahıdır bu zât. Âlim ve evliyâlar dostudur hem de bizzât.

"Halkondil" adındaki Bizans târihçisinin, Bâzı tasbitleri var "Gâzi Murat Hân" için.

Osmânlı pâdişahı "Murat Hüdâvendigâr", Hep zaferden zafere koşturdu leyl-ü nehar.

Vaktâ ki sûikaste uğrayıp "Sultân Murat", Şehid olup, böylece eyledi Hakka vuslat,

O gün akşama kadar, merakla "Sultân Murat", Bekledi ki, o rüyâ olsun artık hakîkat.

"Murat Hüdâvendigâr", niçin üzüldüğünü, Hemen söylemeyince Çandarlı'ya o günü,

"İkiyüzkırkbin" Haçlı, "altmışbin" Türk'e karşı, Başladı "Kosova"da büyük meydan savaşı.

"Murat Hüdâvendigâr", ne duâ etse eğer, Rabbimiz kabul edip, kılıyordu müyesser.

"Murat Hân", Kosova'da kurdu karargâhını. İstişâreden sonra aldı harp kararını.

"Murat Hüdâvendigâr", Kosova meydanında, İkiyüzkırkbin kâfir görünce karşısında, Biraz endişelenip, meclisini topladı.

Elçi gittikten sonra, "Gâzi Sultân Murat Hân", Emriyle harp meclisi toplandı hemen o an.