Metiner Sezer

Türkiye "öğrenilmiş çaresizlik" tarlasına döndü. Her yer çaresizlik! Herkes karşısındakini suçluyor. Halbuki, işaret parmağı karşısındakini gösterirken, 3 parmağı kendini gösteriyor. Eyleme geçme vakti gelmedi mi?

Türkiye bazen Doğu'ya bazen Batı'ya meyletmiş gibi görünse de yönü Batı'ya dönük. Fakat her iki blokun da gözdesi olmaya namzet. Yeter ki, çevresindeki 1 milyar 500 milyon insanın yaşadığı pazardan daha fazla pay alsın.

Ambargo İran'a uygulandı ama Türkiye de yaşadı aynı sıkıntıyı. Şimdi ambargo nispi olarak da olsa kalktı

Dünya lojistik pastası çok büyüdü. Türkiye bu sektörde önemli bir potansiyele sahip ama henüz kullanamıyor. Kullanması için devlete de sektöre de önemli görevler düşüyor. Payını büyütmesi için şart bu.

Savunma sanayi her zaman dünyanın gözdesi oldu. Öyle olmaya da devam ediyor. Tam bağımsız olmak için savunma sanayini güçlendirmek gerekiyor. Para kazanmak için de öyle. Peki, Türkiye ne yapıyor?

Mersin yine görkemli bir festivale ev sahipliği yaptı. 30 ülkeden gelen 700 folklorcü gösteri yaptı. Mersin halkı hem eğlendi, hem de barış içinde yaşamamanın tadını çıkardı. Bu güzelliği satışla taçlandırmak lazım ama o olmuyor işte. Hem iç tüketim düşük, hem de ihracat!

Starbucks İnternational Kurucu Başkanı Howard Dehar, işletmelerde çalışan elemanlar arasındaki yatay ve dikey iletişimin çok önemli olduğuna dikkat çekti ve "İşi yapanın işiyle ilgili düşüncesi varsa onu dinleyin" dedi. "Sizi değiştirecek fikirleri olabilir."

Türkiye ekonomik olarak iki fotoğraf veriyor. Batı "Zengin Türkiye" Doğu "Yoksul Türkiye!" Bu görüntü Türkiye'nin "Orta Gelir Tuzağı"na yakalanmasına neden oldu ve çıkamıyor bir türlü bu tuzaktan. Çıkması mümkün mü?

Türkiye'de kıdem tazminatı "kangren" haline geldi. Mutlaka neşter vurulması gerekiyor. Ancak, "dediğim dedik, çaldığım düdük" demekle olmaz bu iş. Akıllı çözüm yolları bulmak lazım.

Tüketici Haklarını Koruma Kanunu çıktı. Tüketici, bir "oh" diyebilecek mi acaba? Evet, bu bir devrim. Ama sistemin yaygınlaştırılması ve tüketicinin ilgili mercilere kolayca ulaşmasının sağlanması şartıyla. Yoksa, yazık olur bir çuval incire!..

Türk tarımı son yıllarda destek görmeye başladı ama o kadar ihmal edilmiş ki, yetmiyor bu destek. Yeniden planlanması ve daha fazla teşvik verilmesi gerekiyor. Desteklensin ki, tarıma dayalı endüstri de gelişsin.

Dünya Mersin'e giderken Türkiye tersine gitmeyi marifet saydı. Dolayısıyla, kalkınamadı. Orta sınıf gelişemedi bir türlü. Şimdi şartlar değişti. "Toplu kalkınma" modeli uygulanıyor artık.

Erzurum kara ve demir yolu inşaatlarının tamamlanmasıyla birlikte Türkiye'nin ve komşularının lojistik üssü oluyor. Bu da hızla kalkınacağının bir işareti.

Türk halkının kafası karışık. Gıda ürünlerinde GDO var mı? En çok tüketilen piliç eti için de soruluyor aynı soru. Gerçekten var mı?

Akhisar "Zeytin Hasadı" muhteşemdi. Odalar, birlikler ve Ankara oradaydı. Açılışı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptı. Vatandaş da mutluydu. Amma...

Borç yiğidin kamçısı. Türkiye borç kaynaklarla büyüdü, büyüyor. Şu an risk yok. Daha fazla borçlansa; bu borç riske neden olur mu?

Kıdem Tazminatı Fonu, Türk işçi ve işverenine fayda sağladığı gibi, ülke ekonomisinin büyümesine de katkı sağlayacak bir özelliğe sahip. Yeter ki, sistem doğru kurulsun.

Çin kalkınıyor ama körlemesine bir kalkınma değil bu. Kalıcı. Her şeyleri planlı bir kere. Sanayi şehirleri kurmuşlar ve bu şehirlerin her birisinin altyapısı muhteşem. Toplu taşımada hiç problem yaşamıyorlar. Şehirler tertemiz...

Çin birçok şehri "özel ekonomik bölge" seçmiş ve oraya yatırım yapan firmalara teşvik vermiş. Teşvik maksada uygun olunca, yatırım da uygun olmuş. Birçok endüstri devi o bölgelerden çıkmış. Çoğu dünyanın 500 büyük şirketi arasına girmiş.

Çin pazarı muazzam bir derya. Türk müteşebbisinin bu pazardan daha fazla pay alması lazım. O da Çin'in malını dünyaya satmakla mümkün.