Öcal Uluç

Sevgili Ahmet Güvener "Haydi Kızlar Spora" başlıklı yazısında rakamlarla "acı bir gerçeği" ortaya koyuyor:

Bakıyorum, "Aysalperverler ve Manciniseverler" de, artık "taraftarı ve camiayı kandırmaca oyununu bırakıp", gerçekleri yazmaya başladılar!..

Tam "küçük bir takımı yöneten adam" konumunda görüyor, kendini; "Galatasaray'ın büyüklüğünden hâlâ haberi yok"; dahası, "haber almaya da niyeti yok!.."

İşte geldi çattı; "UEFA'nın mâli yani finansal fair play uygulaması", bir "yani" daha; "yıllardan beri" söylenip gelen "UEFA kriterlerinin demir pençesinin ensemize yapışması!.."

Spor medyamızın gerçekten spor medyası olduğu dönemlerde, futbol, basketbol yorumcularımız gibi, atletizm, güreş, boks, halter yorumcularımız, Spor Teşkilatı muhabirlerimiz vardı!..

Böyle bir olayı beklemek için kahin olmaya gerek yoktu, zira, bilim, gün be gün facianın "Gene geliyorum" diyen işaretlerini veriyordu!..

Galatasaray'ın Telaviv'de Maccabi karşısındaki 97-81'lik hezimetinden sonra, Fenerbahçe de Barcelona'ya İspanya'da 93-73 mağlup oldu!..

Neden Abdullah Avcı, Avrupa Şampiyonası grup maçlarında, yani resmi karşılaşmalarda bile ay-yıldızlı formayı giyen çocuklara bu ruhu, bu coşkuyu, bu birlikteliği veremedi?..

Kurumsallaşma olsa idi, Drogba gene dinlendirilir, Rizespor maçında ilk on bire konmazdı; ama kadroya alınıp Rize'ye götürülür; Mancini'nin yanında oturur; ihtiyaç olduğunda sahaya gönderilirdi!..

Yazık, hem de çok yazık; 15 sayı geriden gel, 7 sayı öne geç, son saniyeye "3 sayı önde gir" ve maçı kaybet!..

İngilizlerin 5 takımından bu turda Avrupa Kupaları'nda sadece Chelsea'nın "attığı tek gol ve aldığı beraberlik ile" teselli bulmasının sebebi Roberto Mancini'dir!

Herkese soruyorum; "İzmirli Seyithan Akbalık'ın taekvondo minderindeki ölümü" cinayetti; peki "Cenk Gönen olayı" nedir, söyler misiniz bana?..

Sabah Gazetesi'nde Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ile yapılan bir sohbet yayınlandı ve "çeşitli" konularda sorulan sorulara Başkan'ın verdiği cevaplar gazetenin spor sayfasında yer aldı.

Aysal'on hatalarının bedelini, "kamuoyunda küçük düşürülen" Galatasaray ve "paralarını alamayan" amatör (!) şubelerdeki sporcular mı ödemeli, "sporculuktan gelen" sevgili Arıboğan?

Medyamıza göre, Emre'nin küfrü, Burak'ın dirseği, Aydınus'un düdüğü varken; Mısır'da ölen Türk sporcu Seyithan Akbalık (21) haber mi?

Anadolu takımlarının maçlarında "atlanan" penaltı pozisyonlarını bir yana bırakıyorum; geçtiğimiz hafta sonu "sadece 4 büyüklerin maçlarında 'çalınmayan' 5 penaltı pozisyonu vardı"; neden acaba "sadece Fenerbahçe'nin verilmeyen penaltısı üzerine kıyamet koptu?.."

İş sadece "altın madalyanın elinden alınması ile kalmayabilir" ve sporcumuz "ömür boyu boykot" da alabilir!..

Eğer "büyük kulüpsen" ve de "Büyük takımım" diyorsan, "kariyer ve karizma itibariyle büyük bir hoca ile çalışacaksın"; çok nadir istisnalar hariç; "bu kural" dünyanın her yerinde geçerlidir…

O sakat, bu sakat, her takımda onca sakat; biri bitiyor, birkaçı başlıyor; bu nasıl iş?.. Üstelik, "sakatlık gerçeği" sadece bizde değil, Dünya'nın dört bir yanında var!..

Federasyon Başkanı Turgay Demirel yıllardır "bir kandırmaca" içinde; medyadaki "basketbol yazanlar" birkaç istisnası hariç, üzerine gitmiyor; "sporun üst yöneticileri" ona inanıyor.